Sayfalar

25 Aralık 2007 Salı

KART KÖRPE'NİN AY ARABASI

Biz bildiğin gibi Camilerin önünden gülmeden geçemezdik o zamanlar; Özellikle de cenaze varsa!.
Yine bir gün Caminin önünden geçerken, tam yanımızda - sanırım bizimle Caminin arasında, solumuzda yol alan- bir kişi daha vardı; aşağı yukarı aynı hızda, paralel yürüyorduk. O yüzden sola -camiye- doğru neler olup bittiğine baktığımızda; kendisini de net olarak izleyemek zorunda kalıyorduk. Bu kişi Kartkörpe idi. Tabi, bizim güldüğümüzü rahatlıkla farkediyordu ; ama tepki vermiyor görünüyordu. Biz, gemi azıya almış vaziyette; bir de onun bu kayıtsız duruşundan da cesaret alarak, gülmemizi tehlike arzedebilecek kişilerden gizlemek için, kendisini siper olarak kullanmıştık!. Öyle ki değişik açılardan ve "yakın çekim olarak" KK'nin (kartkörpe) yüzünü ve aldığı şekilleri ayrıntılı olarak inceleme ve kayda alma fırsatını yakalamıştık. Güneş öylesine değişik açılardan gözlüğüne geliyordu ki; ışık, gözlüğün rengi ve şekli, KK' nin yüzü (yüz, beyaz ve hafif çilliydi; ve burun düzlüğü itibariyle bir Amerikalı'nınki gibi falandı) ve duruşuyla birleştiğinde ortaya eşsiz bir "uzay adamı" görüntüsü çıkıyordu...Gözlüğün camları üzerindeki yansıl dünyada ufacık figürler ışıkla dansediyordu. Ve şöyle biraz alttan ve yakından baktığında koyu ve figürlü gözlükler, üzerindeki minik menteşeler teknik ve özel bir önem kazanıyordu. Aslında KK caminin önünden geçmiyor; tam anlamıyla "uzayda yürüyordu"!!!.
Tabi arkası da gelecekti. Kensini bir kaç kere daha bu açıdan inceleyince caminin önünde yaratılan "kab"a cuk diye oturuyordu. Batılılar bu tür bilimsel sonuçlara çok uzun çabalarla, sabırla çalışarak varmışlardı!. Oysa bizim toprakların KK si; pratik olarak "konuyu" çoktan halletmiş; evinin arka bahçesinde gizlice yaptığı ve "ay arabası" adını verdiği aracı ile durmadan aya gidip geliyordu!!!. Okula geldiğinde elinde hocaları umursamadan salladığı anahtarlık, arka bahçe kapısının ve "ay arabası" nın kontak anahtarlarıydı. Fizik hocası Kel Abduş; bu aracı görse kimbilir nasıl şaşırırdı. Ama; "boşverrrr" di. Çünkü bunları açıklayabilmek; anlatmak çok zordu; ve önemlisi, elaleme reklam olmayı istemiyordu. Bombayı daha ilerde "ay canavarları" nı satışa çıkardığında patlatmayı düşünüyordu. Ayda kendi halinde mütevazi bir çiftlik kurmuştu. Başında arkeolog şapkası; ayağında şortuyla bir tabureye bacak bacak üstüne atıp oturarak, elindeki çomakla elektrikli tellerle çevirdiği ay canavarlarını dürtüklemeyi çok seviyordu. Bundan hafif bir sadistik zevk duyuyordu. Öğretmenlerin tüm ağır sözleri ve bedencinin herkesin arasında attığı sağlık topunun kendisini yere devirmesiyle zedelenen ince ruhu; bir anda kuş gibi hafifliyor; ne kadar üstün bir insan olduğunu net biçimde algılıyordu!. Bu sıradaki gururlanmasını; tüm dekor içinde ve özellikle gözlükleriyle birlikte düşündüğünüzde "yaptıklarının ödülünü almış mağrur uzay adamı" imajını hakkıyla veren bir "resim" çıkıyordu ortaya. Bu resim; matematik dersinin o insanı zora sokan ciddi atmosferi içinde, hele bir de pencereden süzülerek cilalı tahta sıradan yansıyan hafif kontür ışıkla, uzay adamlığı formatı yüklenmiş bu adamı gözümüzde daha da ulvileştiriyor, böylesi dekorlar, karşı konulmaz bir biçimde onun yeni kimliğini iyice belirgin hale getiriyordu.Matematik derslerini, dudaklarında alaylı bir gülümseme ile, önünde oturan çocuğun başını siper edip, bacak bacak üzerine atarak ve dizinin üzerine dayadığı elindeki uzay arabası anahtarlarını hafifçe sallıyarak izlerdi...
Hocanın gösterdiği integral hesapları, sinüs ve kosinüs formülleri,onun karma karışık proje ve uygulamaları yanında çok zavallı kalıyordu...
Ayda canavarlar KK nin oturduğu yerin tam önünde, telin içine koyduğu kaba su içmek için gelmek zorundaydı. İşte o sırada onları dürtüklemekten için için sadistik bir zevk duyar, bir dudağını yukarı kaldırarak gülümserdi. Canavarlar acınası gözlerle adeta "ne olur yapma be yaaa" dercesine kendisine bakar, o da bu bakışlara kendi kısık ve özel sesiyle "-ne bakarsın be .mcık?" diyerek karşılık verirdi. Aslında canavarlar kendisinin ne dediğini ve niyetini anlarlardı. Ama aya herkesten önce gelip kendilerini hapsedebilen bu adama karşı belki çook ilerde pişman olabilecekleri, köpekçesine bir sadakat duyarlardı.

Not:( KK "ay arabası" ve uzay konusunda hiç bir delil bırakmadı, açık vermedi, sırrını kimselere söylemedi)

8 Aralık 2007 Cumartesi

İlkokul öğretmenim Fatma Y.Özyozgat'ın hakkımdaki yazısı



"Geçmiş zaman olur ki...
...Sevgili ilkolul öğretmenim Fatma Yaşar Özyozgat'ın sakladığım "hatıra defteri"me benim için  2 - 6 - 1962 tarihinde yazdıklarını blogumda yayınlamıştım. Şu sıralarda o kadar önemli ki dedikleri...   ...Link aşağıda....Hangimiz bize ilk terbiyeyi veren, alfabeyi, okuma - yazmayı öğreten, yolumuzu aydınlatan O ilk yüce insanı unuturuz ki...Söylediklerine her zaman saygı duyup, uyduğumu söyleyebilirim...Ben de onun yolundan yürüdüm ve bana yazdıklarını kendi öğrencilerime tavsiye ederek, ve daha da fazlasını vererek görevimi yapmaya çalıştım. Kendine minnet borçluyum. Üç çocuğumdan ikisi öğretmen şimdi. Sevgili öğretmenim;  senin önünde saygı ile eğiliyorum,  sevgi ve rahmetle yeniden anıyorum."

"Çalışkan Öğrencim Yavuz Peker, 2 - 6 - 1962

Hatıra defterinin ilk sahifelerini karalarken,şu bir kaç öğüdümü dinlersen kendimi bahtiyar sayarım.
1-Bundan sonraki hayatında da okulda olduğun gibi çalışkan dürüst ve vatansever öğrenci olmalısın.
2-Gösterişe asla kapılmamalısın.
3-Etrafına daima iyilik edebilmelisin.
4-İstikbalde bizlerin en büyük güvenci sizler olacaksınız.
5-Gelecekte arzu ettiğin gayeye ulaşmanı candan diler, hayatta sonsuz başarılar dileğiyle gözlerinden sevgi ile öperim.

1953 -  Kastamonu Hükümet bahçesde elimde bayrağım.  
Fotoğraf Ahmet Peker
Foça C.Midilli Lisesi Bahçesinde sevgili öğrencilerimle - 1993
F.Y.Özyozgat"










































Sevgili kızım resim öğretmeni C.Zeynep Peker Sal,
İzmir - Çiğli'de öğrencileriyle birlikte hazırladığı sergiyi açarken - 2010