Sayfalar

14 Ekim 2013 Pazartesi

Hayvanların işkence ile öldürülmediği, ve insanca dayanışmaya, kardeşliğe; kazasız belasız, kansız, mutlu bayramlara vesile olsun bu Kurban Bayramı, Bayramınız eşinizle, dostunuzla, sevdiklerinizle, küçükleriniz, büyüklerinizle birlikte kutlu olsun...

KURBAN VE BEN

Kurban bayramları hiç “nerdeee o eski bayramlarrr” havasında hiç geçmedi benim için. Bence bu konuda bir çok çocuk için “kral çıplak” hikayesinin gerçekliği söz konusudur. Hiçbir çocuğun, can veren bir hayvanı görüp, ardından bayram sevincini yaşaması ve bu dört günü huzur içinde geçirmesi düşünülemez. Eve alınan kurbanın son birkaç gününü geçireceği merdiven altı benim için hüzünlü bir ziyaret yeri olurdu. Kurbana nasıl hizmet edeceğimi bilemezdim. Okul, oyun falan vız gelir bütün aklım onda olurdu. Ve kesileceği gün bile, her zamanki gibi ardımdan kuyruk sallayarak bilmeden onu bekleyen korkunç bir ölüme doğru gitmesi, inandığım tüm değerleri bir anda yıkardı. Her sene tekrar yaşanan bu dram dolu günleri “bayram geliyor” sevinciyle bayrama telaş içinde hazırlananları görünce, onların hangi fikrin ardında koşup, bu kadar neşeli olabildiğini merak eder, bir cevap bulamazdım. Bunlara annem babam, bütün büyüklerim de dahildi.Hayvan, her zaman kendisine sevgi gösterene bunu fazlasıyla iade ediyordu.Ya biz ona neler yapıyorduk?. Kimdi bunların sorumlusu?. Neden bu güzel hayvan göz göre göre, anlamadığım şarkılar eşliğinde bağlanıp, yere yatırılarak kanlar içinde başı gövdesinden ayrılarak öldürülüyordu?. Her çırpınması belki de kaçıp kurtulma umudu taşıyordu. Ama kanı şah damarından oluk gibi fışkırınca takatsiz kalan yüreği duruyor;çırpına çırpına can veriyordu.Acaba onun yerine kendimizi mi koyuyorduk?. Kimbilir.
İşte o anda yeni alınan ayakkabıların, elbiselerin, verilen harçlıkların, hatta ağlaya ağlaya aldırılmış yeni bisikletin hiçbir anlamı kalmıyordu!.Hele bir de annemin ya da babamın can veren kurbanın kanından parmağına bulaştırıp alnıma sürmek istemesi beni deli ederdi. Ama bir bakıma da törenin sonunu gösterirdi bu!. Alnımda duran bu küçük sıcak ve kırmızı leke, bir zamanlar kuyruk sallayıp ardımdan koşan, ama artık can vermiş ve artık şükür ki; hiçbir acı duymayan bu hayvandan kalan küçük bir hatıraydı belki de benim için. Şimdi zavallıyı ayaklarından asma ve derisini şişirme vakti gelmişti!. Her şey ne kadar da kesin bir bilinmişlikle yapılırdı!. Tepsilere konan etler komşu evlere özenle dağıtılırdı…Hayvanın hiçbir parçası israf edilmemeye çalışılırdı. Yoksa biz çocuklara verilen güzelim bayram hediyeleri bütün bunlara katlanalım diye miydi?. Ya da zavallı kurbana karşı duyduğumuz acının hafifletilmesi için miydi?...Bilinmezdi.

" Yalnız kalanlara, fakirlere,öksüzlere, yetimlere, yaşlılara, hasta başında yorgun düşenlere, terkedilenlere, sevdiğinden ayrı düşenlere Allah sabır versin...Elimizden geleni yapmaya uğraşalım...Tatil günleri değildir bayramlar...Otel köşelerine, sahil boylarına kaçmayalım. Tüm sevenler, sevdiklerine kavuşsun...Büyükler, küçükler mutlu olsun...İnsanların mesaja, sms ye değil, -imkanları varsa-  birbirlerini görmeye ihtiyacı var, bir sms yi bile çok görenlere ne demeli?...Onlar elbette insanlıktan nasiplerini yeterince almamışlardır..Dileriz böyle bir bayramda yürekleri yumuşar, iflah olurlar..."
                                                                                                                                Yavuz Peker

Hiç yorum yok: