Kaç Gökyüzü,
Kaç Deniz,
yeniden öldü acaba;
Gün batımı vaktine kadar.
bu gün yine
bak; işte, çöküyor üzerime karanlık...
Seren direği yıkılıyor güverteme,
Yağlı urganlar Sen'in elinden düşmüyor,
Bütün olarak ölüyorum ben de.
Bu hesapsız tekrar ne zaman biter
Yüreğim çarpar Promethe'nin göğsünde...
Biraz gülümseyelim:-)...Pratik ve başlangıcı eğlenceli bir usuldür. İkinci bölümde epey sıkılacaksınız. Fakat fazla kiloları vermeyi kim istemez?...
1-Birisini beğenin ve sonunda aşık olun (bu ön koşuldur). O da sizi sevsin (bu olmasa da olur, sizi severse zayıflamanız daha kolay olur).2-Ona "seni seviyorum" deyin...Bu sözü duyunca önce sevinecek; sonra şımaracak ve kısa süre sonra sizi terkedecektir. 3- Kilo verme süreci başlamıştır, otomatik olarak, uyumazsınız, yemez içmezsiniz...4-Verdiğiniz kiloları da geri almayacaksınız. Onu çok sevdiyseniz, rejiminiz bitmez ve ömür boyu tığ gibi bir vücuda sahip olursunuz...Kolay gelsin :-))
Foça'da eskiden her gün yaptığımız toplantıları saymazsak; bu toplantı, Foça Belediye sınırları dışındaki IV. geleneksel toplantı oluyor sanırım:-).
Sırasıyla I- Bodrum, II-Bodrum III-Urla IV- Gencelli / Foça ...
Mazhar Yıldırım, Ömer Faruk, Yavuz Peker, Şenol İsmailoğlu... Açılış Kokteyli:-)
Mangal ödevi her zaman Mazhar!a ait:-)
Şenol Sussex tavuklarımla
Toplantılarımıza, ev sahipliğini yapmış olmam bana her zaman onur vermiştir...Ömrümüz oldukça toplantılara devam inşallah...
Dün olağanüstü ve inanılmaz güzel bir gün yaşadım...Sevgili arkadaşım Ufuk ve Çatı müzik grubu, Yenifoça Gencelli'deki evimin bahçesinde; "Kibele" (çınar ağacım) nin altındaydı!...Ufuk bana hafta başından haber vermiş, etrafı silip süpürmüş ve beklemeye başlamıştım. Birbirleri ile 30- 40 yıl öncesine dayanan, uzun soluklu bir arkadaşlıkları var grubun... Bir çok konuda anlaşan grup üyelerini, müzik tutkusu, ve yaptıkları müziğin üzerinde yapılandığı felsefi temel; hiç ayırmadan bu güne kadar taşımış...
Neticede uzun yıllardır Ufuk'tan işittiğim, fakat, -uzaktan da olsa- ; bir çok anıları paylaştığımız grup üyeleriyle tanışmak ve müziklerini dinlemek, hatta birlikte müzik yapmak mutluğunu yakalamıştım.
Güzel bir çay içtik önce ve biraz dinlendikten sonra Yenifoça'ya "nevale" almaya indik...
Levrekler Gürkan ve Tansu'nun işbirliği ve benim de yardımımla harika güzel pişmişlerdi...
Balıklar yendi, sohbet edildi, denize girildi, hortum ile bahçede duş alındı; ve de tabi ki, müzik yapıldı...
Akşam güneş batımına yakın, arkadaşlarım, -tekrar buluşmak üzere- yavaş yavaş yola koyuldular ve evlerine döndüler...
Daha sonra fotoğraf ekleyeceğimden ve ayrıntılı yazmayı düşündüğümden konuyu -şimdilik- kısa tuttum:-)...
Ülkmizdeki rock müziğin en önemli temsilcisi belki de Cem Karaca. Pek bilinmeyen bu şarkıda, vefasız bir sevgiliye olan aşk ve sitem dile geliyor...
Unut beni, unut arama
Sakla bu mendili sakla.
Sakla bu mendili, bu mendili sakla
Sende kalsın, anarsan bir gün eğer
Akarsa gözlerindeki yaşı silersin.
Unut beni, unut arama
Sakla bu mendili, sakla
Sende kalsın. kimin verdiğini soran olursa,
Gözleri yaşlı, dudakları titrek,
Bir hayalden arda kalan hatıra dersin.
Unut beni, unut arama
Sakla bu mendili, sakla
Sende kalsın, çünkü sen benim,
Sonbaharımda baharsın.
Bir dolu şey söylendi analar için
Ana gibi yar Bağdat gibi diyar dediler
Ama hep analar için
Uzakta çok uzakta bulutların orada
Oradasın babam bulutların orada yukarlarda
Daha dün geçmişten bahseder
Kahveni içerdin aynı köşende
Şimdi ise ne kaldı geriye senden
Bir kara ıslak tümsek birde taş bana
Bir avuç altın öğüt mirasın bana
Ellerinle anlatır dilinle söylerdin
Gözlerinle sever belli etmezdin
Biliyor ve inanıyorum şimdi yukarda
Koruyor ve gözetliyorsun beni hala
Bir dolu şey söylendi analar için
Bu da benim ağıtım olsun ardından baba
Saracağım seni
engin denizler gibi,
Bir eski sahil kasabasında
Saçların tel tel bağrıma serilecek
Deniz kuşları biteviye bizim için ötecek.
Yaşlı çınarlara asılı
Ağların ardından
Kızıl güneşler batarken
Tüm sıcaklığın,
Çiçek kokulu vücudun
Benim olacak
Ne hesabını veremeyeceğim... bir günüm oldu
ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim...
Ne hissettiysem onu söyledim , onu yaşadım...
Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım...
Asla keşkelerim olmadı...
Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım..
Karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ...
ben yine sadece hislerimle yaşadım..
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim ,
ya da asla birini severken karşılığını beklemedim...
Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim...
Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim...
Bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım...
Ama hata insana mahsustur dedim..
Affettim , af diledim..
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim..
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler...
Ama asıl unuttukları şuydu...
Ben aldanmadım...
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar...
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için......
Oysa ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar..
Ne kadar düşman diye gösterilmek istense de; o kadar yakınızdır aslında birbirimize. Ataol Behramoğlu, anlamasak bile içimizi titreten Yunan şarkılarının bizlerde çağrıştırdıklarını, tam kendine özgü yerine oturtmuş...
Şiiri, yukarıdaki şarkıyı dinlerken okumanız tavsiye olunur...
Bir Gelsen
Bir gelsen, ah bir gelsen,
Telefonum bir çalsa,
ekranda 'Canım Aşkım' yazsa
Bilemezsin o anda ne olur;
Durabilir kalbim, arayışın son bulur,
Ah bir gelsen, bir gelsen;
Bana bir kahve içirir misin desen;
Yoluna seriversem İzmir'in tüm çiçeklerini;
Kapımın ardına, ah bir atıversen kendini;
Tıpkı eskisi gibi;
Atılsan kollarıma hemen;
O güzel mavi gözlerinde erisem, yok olsam
Bana bir yemek yapsan,
Mırıldanırken eski bir şarkıyı, yeniden
Aşımıza gönlünü katsan ,
Minicik ellerinle bir tencere dolma yapsan yine,
Taze biberlerinden İzmir'in,
Tüm anıların selamı var gözümün bebeği;
Hiç sönmeksizin yanıyor içimin alevi,
O kadar yoksun ki, gözlerinin okyanusları kadar,
Beni terkettiğinde içimde açılan kör kuyular kadar
Ah bir gelsen,
Dolaşsak tüm koylarını Çeşme'nin
Bir pazar sabahı Urla'da,
İnsek deniz kenarına
Bana 'bitanem, canım bebeğim' desen,
Sana uzatırken tabağımdaki son zeytini;
Okşasam ipek siyah saçlarını,
Tüm güzelliklerini önüme sersen yine,
Terkederdi tüm acılar ruhumu,
Her sabah kollarında uyansam,
Zamanı bırak, varsın, hoyratça akıp gitsin,
Ölsek de hiç ayrılmasak senle;
İçsem ellerinden son suyumu,
Ve terketsem kucağında bu alemi;
Ne olurdu çok geç olmasa,
Ve herşey bir hayal, bir hülya olup, donup kalmasa,
Ah bir gelsen, bir gelsen, bir gelsen....
Erkek dediğin dik durur,
Hasta olur ve eğer yatağa düşerse,
Ölümü bekler de yardım beklemez,
Erkek adam söz verir, asla geri dönmez.
Erkek ağlar elbet, ama yalvarmaz...
Erkeğin yüreği geniş, sevdası ölümünedir.
Ama, aşkından ölse, gururunu çiğnetmez.
Terkedilirse, bir daha ardına bakmaz
Ama onu da affeder, diğerleri varsa onlar gibi...
Eğer bekleyecekse, köşesindedir, sessizdir, ağırdır.
Kırılır elbette ki; ama hiç bir zaman eğilmez...
Erkek adam yenileceğini bilse de savaşır haksızlıkla,
Ekmeğini ikiye üçe beşe böler,
Zenginliği cebinde değil; aklında ve yüreğindedir...
Ülkesini satanların yanında da olamaz!
Erkek kadınını kıskanmaz, serbest bırakır,
Çünkü dönerse eğer; onundur;
O zaman anlar, kadınının ona ait olduğunu.
Ve o zamandır kadının erkeğini hissettiği an.
Erkek dediğin dik durur,
Öldüğündedir ancak yana yattığı an...
"Akşam olunca yarelerim sızlar,
Derdim çoktur, değmeyin bana kızlar,
Bu aşkıma şahit olsun yıldızlar.
Yeter Allahım çktiğim ah yeter,
Bu ayrılık bana ölümden beter
Yeter Allahım bu çektiğim ah yeter
Bu hasretlik bana ölümden beter..."
Diye sesleniyor büyük usta, yıllar öncesinden...
Ne dün ne bu gün ne yarın...Bu derin acı hiç eksik olmadı; olmayayacak insanların yüreklerinden...Mutlaka yaraları sızlatan birileri vardır, ve yaraları sızlayanlar da elbette..Eğer yara sızlatanlar daha vicdanlı olurlarsa, geri kalan "hasret" çekilir bir acı olarak kala kalır...
Bu gün bu kısa ve güzel şarkıyı paylaşayım dedim...Günün "anlam ve önemi" bunu gerektirdi belki de...