Sayfalar

20 Kasım 2013 Çarşamba

Sen



Sen benim, önlüğüm, kalemim, defterim,
Sen cebimdeki son para, ceketim, gömleğim
Sen, zeytinim, sen suyum, sen ekmeğim
Sen göz ağrım,  gönlümde sancım
Sen paketimde son sigara, Piyerloti ‘de çayım

Sen yorgun savaşçım, memleket aşkım
Sen  gökyüzüm, sen denizim,
sen çakırım,
Sen barışım, sen kaybettiğim  savaşım
Sen hastaların anası, bebeklerimin ışığı
Sen kapımın kilidi, evimin perdesi
Sen başımın bulutu,ateşimin yağmuru
Yazın gölgem, kışın güneşim, sen sonbaharım

Sen sabah kahvem, akşam rakım
Sen tuzlada martım, Urla’da şarkım
Sen menekşemin suyu,  güvercinimin yemi
Sen ellere gülsün, benim dikenim
Sen benim vefasızım , yüreğimde sızım
sen onulmaz hasretim, sen imkansızım.

                                                   Yavuz Peker


                                                                                              @sadpotter

11 Kasım 2013 Pazartesi

Tahir ile Zühre - "SENİ SEVMEMDEN SANA NE?"

Tahir olmak ta ayıp değil
Zühre olmakta
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte....
Mesela bir barikatta döğüşerek
Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak ta ayıp değil Zühre olmak ta
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil..
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden
Tahir olmak ta ayıp değil
Zühre olmak ta
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil...

Nâzım HİKMET

                                             Eyüp / İstanbul                         @sadpotter


















Wilhelm Meister' ın girişinde (- Goethe'nin 1795'te basılmış ikinci romanı - ) , Goethe 'nin dediği gibi, işin  aslı şudur:

"SENİ SEVMEMDEN SANA NE?"

8 Kasım 2013 Cuma

Piyerloti...

                                                 Eyüp                               @sadpotter

3 Kasım 2013 Pazar

"DAMAR" IN ROCK' CASI - Steelheart - She's gone / Gitti o


She's gone,                                    - Gitti o,
Out of my life.                               - Hayatımdan çıktı
I was wrong,                                  - Hatalıydım,
I'm to blame,                                 - Suçluydum,
I was so untrue.                             - O kadar yanlıştım ki..
I can't live without her love.         - Onun aşkı olmadan yaşayamam.


In my life                                       - Hayatımda
There's just an empty space.       - Sadece koca bi boşluk var
All my dreams are lost,                - Bütün hayallerim kayboldu,
I'm wasting away                          - Cansız dolaşıyorum
Forgive me, girl.                           - Affet beni sevgilim.
Lady, won't you save me?           - Kurtarmayacak mısın beni Leydi
My heart belongs to you.            - Kalbim sana ait.
Lady, can you forgive me?          - Affetmeyecek misin beni Leydi
For all I've done to you.              - Sana bütün bu yaptıklarımdan sonra..?
Lady, oh, lady.                              - Leydi,ah Leydi...
She's gone,                                   - Gitti o,
Out of my life.                                - Hayatımdan çıktı.
Oh, she's gone.                            - Ah,gitti o...
I find it so hard to go on.             - Devam etmek benim için o kadar zor ki..
I really miss that girl, my love.    - O kızı (seni) gerçekten özlüyorum, aşkım.

Come back into my arms.            - Kollarıma geri dön,
I'm so alone,                                 - O kadar yalnızım ki
I'm begging you,                           -Yalvarıyorum sana,
I'm down on my knees.                - Dizlerimin üstüne çöktüm
Forgive me, girl.                           - Affet beni sevgilim..

Lady, won't you save me?            - Kurtarmayacak mısın beni Leydi
My heart belongs to you.             - Kalbim sana ait.
Lady, can you forgive me?           - Affetmeyecek misin beni Leydi
For all I've done to you.               - Sana bütün bu yaptıklarımdan sonra..?
Lady, oh, lady.                               - Leydi,ah Leydi...

28 Ekim 2013 Pazartesi

Okunmayan bir şiir

                                                               @sadpotter



















Biri çalsa kapımı sabah ansızın,
Tomurcuklar kurumuş çiçekler açar
Bir kadın baksa gözlerime,
Sadece bir şarkı çalar eskilerden
Mavi gecelerden arda kalmış
siyaha bürünmüş imzalı bir albümden,
O kadar...
Engindeki bir vapurun düdüğü delse geceyi
Foça'dan kanatsız bir martı havalanır Urla'ya, İzmir'e

Cana yeten bir asalak
Dayanılmaz bir ısrarcı
Hastalara zehir
Yorgun bedende sancı,
Hele ki aşkın kara yüzüyüm ben

Kırılmaz bir çemberin içinde kaldım
Dışarı çıkamıyorum,
İmdat diyemiyorum.

Gurursuzluğumum ak lekesi
Olmayan'ın aşkı kadar ağır,
Durdurulmuş yüreğimde.
Yazılıp silinmiş bir roman,
Duyulmayan bir şarkı,
okunmayan bir şiir,
susturulmuş bir çığlığım

Öksüz bir kedi yavrusuyum ben.
sokağa terkedilmiş
Hasta ve yaşlı bir köpek.
Siyah beyaz bir fotoğrafım bit pazarında

Anasının vura vura
kapı dışarı ettiği bir çocuk

Haritasız, kaptansız yarım bir gemiyim,
Kuru denizlerde tek başına seyrederim.
Sırtından süngülenmiş asker,
Zulada boş bir şişe...
Fenersizim karanlık dehlizlerde;
Artık parlamayan ışıltımı
Yok olanı
Seviyorum ölesiye.
                    
                              @sadpotter




26 Ekim 2013 Cumartesi

BARIŞ MANÇO - UNUTAMADIM


Barış Manço - Unutamadım 

Dün yine yapayalnız dolaştım yollarda
Yağmurlarda ıslanan bomboş sokaklarda
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni

Unutmak kolay demiştin alışırsın demiştin
Öyleyse sen unut beni yeter ki benden isteme
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni

Yıllar ikimizden de çok şeyler götürmüş
Sen yeni yuva kurarken beni paramparça bölmüş
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni
at
Unutmak kolay demiştin alışırsın demiştin
Öyleyse sen unut beni yeter ki benden isteme
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni


-Sen benim dünyamı alsan da benden-
         ben yüreğimi geri alamadım,
Sen'de kaldı,
     bağışla"...........

                                                                                             @sadpoptter            


23 Ekim 2013 Çarşamba

Torunum Tuna ...Kızım Duygu 'nun oğlu...(Facebook'tan)


Yavuz Peker 
4 saat önce · DüzenlendiAlbüm: Arkadaşların ve etiketlenen herkesin arkadaşları
Torunum Tuna ...Kızım Duygu 'nun oğlu... — Duygu Kök ve 2 diğer kişi ile birlikte.



























211

 diğer kişi bunu beğendi.

21 Ekim 2013 Pazartesi

Sevgili M.Akın Güre'nin Facebook ta, hakkımdaki paylaşımı



Yavuz'a


AŞKIN MATEMATİĞİ

Hayat acıların entegralidir.
Aşk da onun türevi.

                                        M.Akın Güre

@sadpotter



18 Ekim 2013 Cuma

Sendin bana neşe veren "Seviyorum, sevdim" diyen - Sen benim sıcak güneşim güzel tatlı tek eşimdin - Kara sevdam sevgilimdin

|


Bu akşam çok efkarlıyım
Kalbim neden kan ağlıyor
Bunu bir bilsen sevgilim
Güneş solgun gündüz gece
içimde sen bir bilmece
Izdırabı heceliyor

Sensiz yalnız sensiz içim
Gözyaşlarım yağmur gibi
Yanağımı ıslatıyor

Kollarım bekliyor seni
Öpsem öpsem ellerini
Yine de sana hasretim

Dudaklarımda bir ateş avuçlarımda alevsin
Sensiz yalnız sensiz içim ilahımsın sevgilim
Sen benim herşeyimsin
Hayatım anlamsız şimdi
Sendin bana neşe veren "Seviyorum, sevdim" diyen
Sen benim sıcak güneşim güzel tatlı tek eşimdin
Kara sevdam sevgilimdin

Unutamam asla seni
Hergün anıyorum yasla seni
N'olursun dön dön bana

Kollarım bekliyor seni
Öpsem öpsem ellerini
Yine de sana hasretim

Gözlerin...Barış Akarsu




Gözlerin boşluğa dalıp gider
Sahipsiz bakışların benim olsun isterim
Sırların acıdan ağlar örer
Kendi kayboluşların sende dursun isterim

Ağladım senin için ilk defa
Elimde parçalanmış bir hayat var aslında
Hapsoldum söylediğim yalanlara
Çıkışlar hep kapanmış ruhum dar sokaklarda

Sırların acıdan ağlar ören
Kendi kayboluşların sende dursun isterim
Ağladım senin için ilk defa
Elimde parçalanmış bir hayat var aslında
Hapsoldum söylediğim yalanlara
Çıkışlar hep kapanmış ruhum dar sokaklarda



                                         Urla -Yıldızperk Sokak                                    Y.P




















"...................

Dünyayı bana verdiğinde,
Hani geri dönmeyip,
yanımda kaldığında,
    ben yüreğimi  sana verdim...
        -Sen benim dünyamı alsan da benden-
         ben yüreğimi geri alamadım,
Sen'de kaldı,
     bağışla"...........

"I have no tears, there is only pain"






14 Ekim 2013 Pazartesi

Hayvanların işkence ile öldürülmediği, ve insanca dayanışmaya, kardeşliğe; kazasız belasız, kansız, mutlu bayramlara vesile olsun bu Kurban Bayramı, Bayramınız eşinizle, dostunuzla, sevdiklerinizle, küçükleriniz, büyüklerinizle birlikte kutlu olsun...

KURBAN VE BEN

Kurban bayramları hiç “nerdeee o eski bayramlarrr” havasında hiç geçmedi benim için. Bence bu konuda bir çok çocuk için “kral çıplak” hikayesinin gerçekliği söz konusudur. Hiçbir çocuğun, can veren bir hayvanı görüp, ardından bayram sevincini yaşaması ve bu dört günü huzur içinde geçirmesi düşünülemez. Eve alınan kurbanın son birkaç gününü geçireceği merdiven altı benim için hüzünlü bir ziyaret yeri olurdu. Kurbana nasıl hizmet edeceğimi bilemezdim. Okul, oyun falan vız gelir bütün aklım onda olurdu. Ve kesileceği gün bile, her zamanki gibi ardımdan kuyruk sallayarak bilmeden onu bekleyen korkunç bir ölüme doğru gitmesi, inandığım tüm değerleri bir anda yıkardı. Her sene tekrar yaşanan bu dram dolu günleri “bayram geliyor” sevinciyle bayrama telaş içinde hazırlananları görünce, onların hangi fikrin ardında koşup, bu kadar neşeli olabildiğini merak eder, bir cevap bulamazdım. Bunlara annem babam, bütün büyüklerim de dahildi.Hayvan, her zaman kendisine sevgi gösterene bunu fazlasıyla iade ediyordu.Ya biz ona neler yapıyorduk?. Kimdi bunların sorumlusu?. Neden bu güzel hayvan göz göre göre, anlamadığım şarkılar eşliğinde bağlanıp, yere yatırılarak kanlar içinde başı gövdesinden ayrılarak öldürülüyordu?. Her çırpınması belki de kaçıp kurtulma umudu taşıyordu. Ama kanı şah damarından oluk gibi fışkırınca takatsiz kalan yüreği duruyor;çırpına çırpına can veriyordu.Acaba onun yerine kendimizi mi koyuyorduk?. Kimbilir.
İşte o anda yeni alınan ayakkabıların, elbiselerin, verilen harçlıkların, hatta ağlaya ağlaya aldırılmış yeni bisikletin hiçbir anlamı kalmıyordu!.Hele bir de annemin ya da babamın can veren kurbanın kanından parmağına bulaştırıp alnıma sürmek istemesi beni deli ederdi. Ama bir bakıma da törenin sonunu gösterirdi bu!. Alnımda duran bu küçük sıcak ve kırmızı leke, bir zamanlar kuyruk sallayıp ardımdan koşan, ama artık can vermiş ve artık şükür ki; hiçbir acı duymayan bu hayvandan kalan küçük bir hatıraydı belki de benim için. Şimdi zavallıyı ayaklarından asma ve derisini şişirme vakti gelmişti!. Her şey ne kadar da kesin bir bilinmişlikle yapılırdı!. Tepsilere konan etler komşu evlere özenle dağıtılırdı…Hayvanın hiçbir parçası israf edilmemeye çalışılırdı. Yoksa biz çocuklara verilen güzelim bayram hediyeleri bütün bunlara katlanalım diye miydi?. Ya da zavallı kurbana karşı duyduğumuz acının hafifletilmesi için miydi?...Bilinmezdi.

" Yalnız kalanlara, fakirlere,öksüzlere, yetimlere, yaşlılara, hasta başında yorgun düşenlere, terkedilenlere, sevdiğinden ayrı düşenlere Allah sabır versin...Elimizden geleni yapmaya uğraşalım...Tatil günleri değildir bayramlar...Otel köşelerine, sahil boylarına kaçmayalım. Tüm sevenler, sevdiklerine kavuşsun...Büyükler, küçükler mutlu olsun...İnsanların mesaja, sms ye değil, -imkanları varsa-  birbirlerini görmeye ihtiyacı var, bir sms yi bile çok görenlere ne demeli?...Onlar elbette insanlıktan nasiplerini yeterince almamışlardır..Dileriz böyle bir bayramda yürekleri yumuşar, iflah olurlar..."
                                                                                                                                Yavuz Peker

13 Ekim 2013 Pazar

Hangi Ayrılık



Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?

Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

Ben de bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan
zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?

10 Ekim 2013 Perşembe

Mavilim...



sabah oldu mumları söndürdüm
yine benim uykumu öldürdün
yağdı yağdı üstüme hatıralar

sabah oldu gözleri mavilim
uyan artık sevgili zalimim
seni sevdim, sen bana düşman mısın?

ah, mavilim
aşk yolum, sahilim
eşin yok cihanda
âşığım ben sana

hiç unutma,
arada bir hatırla
sevişmelerimizi, ah sevgilim,
beni sakın unutma

hiç unutma
arada bir hatırla
eski resimlerime bak, sevgilim
beni sakın unutma

sevgili zalimim,
gözleri mavilim
(seni sevdim)
sen bana düşman mısın?



                               Objektifimden Kapalıçarşı-İstanbul                @sadpotter

4 Ekim 2013 Cuma

AT KADEHİ ELİNDEN...


Bu gece son gecemiz acı günler yakında
Bir ömür böyle geçti olamadık farkında
At kadehi elinden bin parçaya bölünsün
Dökülsün meyler yere hâtıralar gömülsün


Dolu dolu içerdik kadehlerde aşkı biz
Güneş bize doğardı ne mutluyduk ikimiz

At kadehi elinden bin parçaya bölünsün
Dökülsün meyler yere hâtıralar gömülsün

       Bir önceki vapur ve ben. İzmir / Üçkuyular.- Ekim 2008          @sadpotter

25 Eylül 2013 Çarşamba

MERHABA

....
25 Eylül 2008, 19:02
Merhaba...

sadpotter
22 Eylül 2008, 15:33
Merhaba...

                                               Aliağa'da                           @sadpotter


15 Eylül 2013 Pazar

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim...

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
                                            Aliağa'da                              @sadpotter

9 Eylül 2013 Pazartesi

YOK OLUŞUM












"....Öyle bir yoldayım ki, aşklar yalan, dostluklar yalan, nasıl da mutluluğu hayal etmiştim...". Tüm yok olanlar için okudum, dinliyorum kendimi defalarca...

Bir bir yaşadım seni içimde
Ta ki bütün ümitlerimi yok edene dek
Seni içimde bitirene dek
Ne kadar saçmaymış oysa ki...

Bu gece bir mum yaktım
Işıkları söndürdüm bir de sigara yaktım
Mum eriyene kadar sana olan bütün duygularımı kusacaktım
Yok edecektim seni belki
Belki yaşanmamış sayacaktım seni
Ama olmadı işte
Her zamanki gibi beceremedim...

Mum yandıkça yandı yüreğim
Ateşinde eridim yok oldum
Ateş mumu
Senin özlemin beni eritti
Hep başa dönüyorum
Hep kendimi tekrarlıyorum
Zaman durmuş sanki
Hayallerim ve umutlarım yok olmuş...

Biliyorum ağlamamam lazım ama
Dayanamıyorum
Çıkmaz bir sokaktayım
Öyle bir yoldayım ki, aşklar yalan
Dostluklar yalan
Nasıl da mutluluğu hayal etmiştim...

Bu gece içimdeki sahilde delice bir fırtına var
Öyle bir sert vuruyor ki kayalara
İçim titriyor
Gözyaşlarım bile engel olamıyor...

Ben şimdi içimdeki o denizde
O koca okyanusta boğuldum
Ben şimdi kendi çaresizliğimde
Yok oldum...

Bu yok oluş herkesin bildiği yok oluş değil
Bu yok oluş çaresizliğin
Acının, özlemin
Belki de en büyük hatanın içinde kayboluş
İşte ben böyle bir kayboluş içindeyim
Yazık ki benlediğim kurtarıcı
Çok uzaklarda bile değil artık...

AYLA AYDOS

18 Ağustos 2013 Pazar

BU GÜN

                                                        çiçek                                    @sadpotter



















bu gün günlerden en ıssızı
bu gün günlerden en yalnızı,

yağmur yağacak sokaklara,
Ben ıslanacağım doyasıya

eski bir istasyonda duracak tren,
akşam vakti, az sonra sonbahar olacak
Urla'nın martıları çığlık çığlığa,
eski bir şarkıyı çağıracak

sana en yakın meyhanede
körkütük yıkılacağım yere bu gün,
Sessiz çığlıklar atılırken zindana
kuşlar havalanacak Çakmaklı'ya, Foça'ya

bu gün, durmuş nabzımın üzerinde
gülümsediğim en aydınlık gün
Bu gün sana uzanamayan ellerimin,
Sensizliğine kelepçelendiği gün

sana en yakın meyhanede,
 körkütük sarhoş olacağım
donmuş bir vapurun güvertesinden
ellerine güller yağacak bu gün
bu gün günlerden en yalnızı,
Bu gün günlerden en sarhoşu,
en  mavisi; ama  korkusuzu,
sana en yakın meyhanede yıkılacağım yere bu gün
ve sessiz bir ölüm atılırken zindana,
kuşlar havalanacak Çakmaklı'ya, Foça'ya

Yavuz Peker

                                                     Urla limanı                               @sadptter






15 Ağustos 2013 Perşembe

BİTMEYEN SARHOŞLUK


BİTMEYEN SARHOŞLUK


bütün kadehlerimi hep sana adıyorum
hep senin için bu bir bir boşalan şişeler
umutsuzluğum sarhoşluğum senin eserin
senin yüzünden bu delicesine içmeler

dayanmak zor yalnızlığına akşamların
unutmak mümkün değil seni bir şarkı gibi
ağır ağır ilerleyen bu zaman içinde
her an bir sarhoşluktur sensizliğin verdiği

odur bu boy boy şişeler bu renk renk kadehler
yoksa bu çirkin yalnızlık bu keder o değil
bütün içkilerden sert yokluğundur anladım
yokluğundur yakan kanımı ispirto değil.

Ümit Yaşar Oğuzcan

                                            Arkadaşım Browny ile                                 @sadpotter

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Αμαν ντόκτορ (Aman doktor) - Acının lisanı olur mu?...







''Αχ, δεν μου λέτε πού 'ναι αυτός ο ντόκτορ
που γιατρεύει τις πληγές, αμάν ντόκτορ,
που γιατρεύει τις πληγές.
Για να γιάνει και τις εδικές μου
που σαν τις μετρήσεις κλαις,
αμάν ντόκτορ.

Αμάν, οι πληγές μου μένα είναι μεγάλες
και δεν έχουν γιατρειά, αμάν ντόκτορ,
και δεν έχουν γιατρειά.
Η αγάπη μου με απαρνήθη
και δεν με θυμάται πια,
αμάν ντόκτορ.

Αμάν, αμάν ντόκτορ, πες μου τι κάνω,
δεν αισθάνομαι καλά, αμάν ντόκτορ,
δεν αισθάνομαι καλά.
Πάρε γρόσια, πάρε όσα θέλεις
να μου γιάνεις την καρδιά,
αμάν ντόκτορ.

Τα γιατρικά που μού 'δωσες γιατρέ μου
δέ με ωφελέσανε, αμάν ντόκτορ
δέ με ωφελέσανε
τις πληγές πού 'χω στην καρδιά μου
τις χειροτερέψανε
αμάν ντόκτορ ''


15 Temmuz 2013 Pazartesi

SENİ SEVMİYORUM...

                                                                                                                     @sadpotter

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Ömrüm seni sevmekle nihâyet bulacaktır.



Ömrüm seni sevmekle nihâyet bulacaktır
Yalnız senin aşkın ile ruhum solacaktır.
Son darbe-i kalbim yine ismin olacaktır
Yalnız senin aşkın ile ruhum solacaktır.

Makam: Hüzzâm
Usul: Curcuna
Solist: Müjdat Gezen
Güfte : Fitnat Sağlık
Bestekâr: Yesârî Asım Arsoy

Neye yarar fazladan bir şeyler yazmak, söylemek...Gören gözler köre, duyan kulaklar sağıra, aşkla dolu yürekler taşa döndüyse hele...Yazılacak yazılmış, söylenen söylenmiş...Ne desek de boş...
                                                                                                                          @sadpotter

29 Haziran 2013 Cumartesi

Yazımı kışa çevirdin


Yazımı kışa çevirdin
Kar yağdırdın başa Leyla'm - (Bak gözümde yaşa Leyla'm)
Viran oldu evim yurdum
Ne söylesem boşa Leyla'm

Her an Gözümde perdesin
Nere baksam sen ordasın
Mevla'm ayrılık vermesin
Gökte uçan kuşa Leyla'm

Aşkınla yaktın sinemi
Aldın gittin benden beni
Viran eyledin hanemi
Vurdun taştan taşa leylam

Yardan ayrı kalmak ölüm
Söyle ne olacak halım
Böyle kader böyle zulüm
Gelir garip başa Leyla'm






18 Haziran 2013 Salı

Cerrahpaşa'dayım...Anlaşılmadık bir hastalık beni kemiriyor...




Ne olduğunu bilmediğim, anlaşılmadık bir hastalık beni kemiriyor...

Oy gurbet zalim gurbet
Ağlatırsın adamı
Gözümde yaş kalmadı
Bıraksana yakamı

Vay seni Cerrahpaşa içmem suyundan içmem
Bir dahaki seneye yolcu da gelip geçmem

Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisine
Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisi
Herkesin bir derdi var durur içerisinde

İnandık doktorlara
Öyle böyle dediler
Ayrılık defterini elimize verdiler

Doktorlar da ne bilir ciğerin acısını
Cerrahpaşa'ya koydum canımın yarısını

Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisine
Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisi
Herkesin bir derdi var durur içerisinde


"Bu aralar ellerim hep üşür benim. Doktor 'kansızlık' der, ben 'sensizlik' derim ."
                                                                                            Edip Cansever

4 Haziran 2013 Salı

Hasretinle Yandı Gönlüm


                                                                                      @sadpotter
 
Hasretinle yandı gönlüm
Yandı yandı söndü gönlüm
Evvel yükseklerden uçtu
Düze indi şimdi gönlüm

Gözlerimde kanlı yaşlar
Hasretin bağrımda kışlar
Başa geldi olmaz işler
Bin bir dertle doldu gönlüm


Gelecektin gelmez oldun
Halimi hiç sormaz oldun
Yaralarımı sarmaz oldun
Yokluğunda soldu gönlüm

Gözlerimde kanlı yaşlar
Hasretin bağrımda kışlar
Başa geldi olmaz işler
Bin bir dertle doldu gönlüm

Aramızda karlı dağlar
Hasretin bağrımı dağlar
Çaresizlik yolu bağlar
Yokluğundan öldü gönlüm

"Piyerloti'de öksüz bir çayı yudumlarken,
Dışımda İstanbul, içimde buram buram sen"
                                                                    Y.Peker

28 Nisan 2013 Pazar

İzmir



Her yerinde gözyaşlarım var bu şehrin

Körfezinde martılar denize aşık
Güz gelince yalnızlık sarar bu şehri
Yollarında yapraklar dala hasret

Ben onu burda bildim burda yitirdim
Bir çıkmazın içinde kalmış gibiydim
Kaç kere inandığım boşa çıktı sevincim
Yırtılmış kara kalem resimler gibiydim
    
    Ya aşkımı ver geri
    Ya da denizinde boğ beni
    Razıyım izmir öldür beni
    Onu bana ver geri
    Ya da denizinde boğ beni
    Razıyım izmir öldür beni

Kış gelince yalnızlık sarar bu şehri
Vedalaşan gözler yağmura yolcu
Ben onu burda bildim burda yitirdim
Yırtılmış kara kalem resimler gibiydim
   
    Ya aşkımı ver geri
    Ya da denizinde boğ beni
    Razıyım izmir öldür beni
    Onu bana ver geri
    Ya da denizinde boğ beni
    Razıyım izmir öldür beni 

Yenifoça Gencelli'den Çakmaklı'ya doğru


















"Tanrım, ya O'nu
yüreğimden sök al; ya da bana geri ver"

13 Nisan 2013 Cumartesi

Stres ve zayıflık

                                                     Kozbeyli'de                               sadpotter
Yıl 2013. Ay Nisan, gün 13...2008 yılında yaklaşık 100 Kilo idim. Şimdi 67. Özellikle son 2-3 yılda 25 kilogram vermişimdir. Göbek falan kalmadı. İştah kendiliğinden yok. Ama sonuç ne?.Kanda demir kaybı., İlk sebep tıp deyimi ile Stres. Beş gün demir verdiler Aliağa'a hastanesinde damar yoluyla, iki gün daha verecekler. 15 gün sonra tekrar gidecekmişim. Bakalım ne olacak sonuçlar...

                                                                                                          sadpotter


















"Bu aralar ellerim hep üşür benim. Doktor 'kansızlık' der, ben 'sensizlik' derim ."
                                                                                            Edip Cansever

11 Nisan 2013 Perşembe

Mavi (Barış Akarsu)...Ve sözleri :-(


Çile kokladım karanfil niyetine
Sabrı okşadım zorladım sen diye
    Baktım dünyaya senin gözünle
    Hep savaş hep yıkım ateşler içinde

Mavi mavi gözlerinde hep sitem mi var
Yoksa insan sevdiğine böyle mi bakar

Mavi mavi gözlerinde top tüfek mi var
Böyle haksız bir savaştan kim galip çıkar

Bir demet beyaz karanfil ne işe yarar

Mavi mavi gözlerinde hep sitem mi var
Yoksa insan sevdiğine böyle mi bakar

Mavi mavi gözlerinde top tüfek mi var
Böyle haksız bir savaştan kim galip çıkar

        Bu da benden olsun:

"....
Öyle güzelsin ki sen;
Geldiğin vapurdan inerken
hani bana doğru yürürken,
Seni gördüğüm ilk günkü gibi...
Başın eğik, belli her şey baştan sanki,
saçların savruluyor birden,
Ama bu defa değişik,
kızıl bir rüzgarla
Sendeliyorum, birden ayağım kayıyor,
Düşüyorum dipsiz ve zamansız bir boşluğa,
sana uzatıyorum elimi,
Tutmuyorsun,
biliyorsun,
şefkatli bir gülücükle beni sonsuzluğa uğurluyorsun ,
Acımasız dünyanın korkunç savaşlarından
Kurtarıp, ebedi yaşayan Barış'a mı?
Sana uzanan ellerim ürperiyor,
Bu sonsuz kayboluş içinde,
Ellerin yine yoktu...

bu Öyle güzel bir ayar ki ;
Terkeden değil, seviyor terkedilen ;
Ne kadar güzel düşünmüşsün bunu,
Garantilemişsin sevgimi,
verdiğin son hediyen beni terketmen...
sende baştan yokmuş, bende bitmeyen
Aşkını yolladın yine...
Sen yoktun...

-Yavuz Peker - "


1 Nisan 2013 Pazartesi

İhtimal, hüzzam bir şarkı olacaktır son dinlediğim...



 
İhtimal, hüzzam bir şarkı olacaktır son dinlediğim... Yapacak bir şey kalmadığında yapacak ne var acaba?

15 Mart 2013 Cuma

ELVEDA BABA



Annem ve ben - İstanbul / Eyüp Sultan


Sebeb-i vücudum sevgili  babacığım 12 mart 2013 tarihinde ebediyete intikal etti. Geçen sene de 28 Mart tarihinde annemi kaybetmiştim. Son yıllarda bir dizi üzüntülü olayın ardından, ne acı ki, bu iki büyük kaybı da bir sene arayla yaşadım.

Anladım ki yaşamı fazla ciddiye alıp, ona sıkıca bağlanmak, ayrılık saati gelince tüm anlamını yitiriyor.
"Yaşam devam ediyor" sözü  anlamsızlaşıyor, kayıplardan kendimize çıkardığımız paya bağlı olarak ne şekillere bürünüyor. Neticesinde kayıplarım büyük de olsa, yalan söylememeyi, büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi, cehaletle savaşın memleket ve insanlık ile olan derin ilgisini, toplumsal, dini ve siyasal inanç ve yönelimlerin farklılık gösterebileceğini ve bunun insanların yetiştiği yere, konumlarına göre, kişiliklerine ve tercihlerine göre değişebileceğini, ama bunun zorla değiştirmenin imkansız değil ama çok zor olduğunu, bu yüzden insanların kaba kuvvete, işkenceye tabi tutulmasının, öldürülmelerinin yanlış olduğunu, bir dosya kağıdı üzerinde bile herkesin  hakkı olduğunu, israf edilmemesi  gerektiğini, saygıyı ve sevgiyi ben önce onlardan öğrendim. Devlete hizmet, gerek  Osmanlı gerekse Cumhuriyet dönemlerinde ailemizin neredeyse geleneği olmuştur. Dedem, amcam,babam, annem,kardeşim,çocuklarım ve aile bireylerimizin büyük çoğınluğu asker ve devlet görevlisi idi.

Babamın babaannesi - İstanbul. (resimdeki bebek, babamın amcasının kızı ve İstanbul'da yaşamını sürdürmekte olan Türkan ablam. 1876-1945 tarihleri Nazmiye Hanımın doğum ve ölüm yıllarıdır - Fotoğrafın hangi senede çekildiğini bilmiyorum ama, babamın amcası 1979 da fotoğrafın altına babama not yazmış)
Dedem ve amcam birinci dünya ve kurtuluş savaşlarında, bir çoğumuzun dedeleri, gibi  fiilen savaşmışlardı. Babam 1920 doğumlu, Osmanlı devleti'nin son yaşayan vatandaşlarından  biri idi. Ama O yaşamını, Atatürk'ün o günün zorlu koşulları altında, bu toprakların evlatları ile birlikte kurmayı başardığı Cumhuriyet'in  şiddetli bir savunucu idi. Tam bir müslüman olarak yaşadı ve öyle de öldü, biz çocukları da dahil, kimsenin inançlarına en ufak bir müdahelede bulunmadı. Bulunanları da kınadı. Cumhuriyetin nasıl zorlu koşullar altında kurulduğunun sadece bilincinde değil, bunu yaşayarak da gören bir insandı.

İzmir'de yaşadığımdan, İstanbul'da bulunan baba evine sık gidemiyordum. Son gidişimde, akşam uyku zamanı geldiğinde annemle babamın öpüşerek vedalaştığını gördüm. "Anne,  baba, ne vedası, ne helalleşmesi bu, nereye böyle?" dediğimde; "sabaha sağ çıkacağımız belli değil oğlum, biz her gece böyle vedalaşır uyuruz" dediklerinde,  evlilik yaşamlarının neden 62 yıl güzelliklerle dolu olarak sürdüğünü, ne derecede birbirlerine bağlı olduklarını, içime dolan o buruklukla çok daha iyi anlıyordum.Ve ilk veda, geçen sene annemin bizleri terketmesiyle gerçekleşti. İstanbul Edirnekapı'da defnedildiğinde babamın bizlerden  çok daha metin olduğunu gördüm. Bu belki de "fazla beklemeyeceksin, yakında yanına geleceğim nasıl olsa" demekti. Ayrılığa bir sene dayanamadı ve o da ebediyyen beraber olmak üzere annemin yanına koştu. Ölüm bile onları ayıramadı ve annem ile aynı mezara defnedildi.

Öleceği gün her zamanki gibi gazetelerini okumuş, bilmecelerini çözmüş, kendisini ziyarete gelen halamla konuşup, şakalaşmış sadece biraz halsiz olduğunu söylemiş. Öğle vakti ise birden fenalaşarak emanetini teslim etmiş. Şerefli ve onurlu 93 yıllık bir yaşam  böylece sona ermiş. Allah hepimize böyle bir veda nasip etsin.

Kaybın erken veya geç oluşu önemli tabi, ama kayıp, kayıp olmaktan başka bir şey değil. Ardında bir dolu güzellikler ve doğruluklar bırakarak ebedi olarak, o sonsuz yola çıktı. Onların bıraktıklarına ne kadar sahip çıkabiliyoruz, biz evlatları olarak, bilmiyorum ama, yaşımız ne kadar ileri de olsa, uzaklarda bir yerlerde öksüz ve yetim kalmak çok zor ve çok acı. Artık düşüncemi  danışabileceğim, derdimi anlatabileceğim, seslerini duyduğumda rahatlayabildiğim  annem ve babam yok...

Yavuz

 
Babam ve ben - İstanbul