Sayfalar

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Sadakat ve sevgi, yıllar sonra bir öğrencim (OLCAY)ve ailesinin unutulmaz ziyareti....

Ben, Olcay ve çocukları, uutulmaz bir anı...
Mutluluk tablosu - bahçemde :-)

Olcay servis yapıyor...



















Telefonum çalıyor bir iki gün önce...Belki 20 yıl öncesinden gelen tanıdık bir ses..."Hocamm"...Diye sesleniyor içsel bir tonda..."Efendim" diyorum..."Ben Olcay" diyor, "sizi hafta sonu, pazar günü ziyarete geleceğiz, müsait olursanız"...
Etrafı toparlamaya uğraşıyorum, rüzgar ve tavukların yaramazlıkları bahçeyi mahfetmiş...Acele ile son gün bile çeki düzen vermeye çalışıyorum sağa sola...Öyle ya, kızım oğlum ve torunlarım gelecekler...
Demeye kalmadan çabucak öğle vakti geliyor ve Olcay, eşi Hakan, çocukları -tatlı mı tatlı- Adasu ve Levent bahçe kapısından içeri giriyorlar...Çalışmaktan ve heyecandan ter içinde kalmışım..."Hoşgeldiniz" diyorum...Bahçede masama buyur ediyorum...Ve beş dakika müsade istiyorum...Çocuklar bahçede gönüllerince koşusup oynuyorlar...Tavuklarla şakalaşıyorlar:-). Öyle terlemişim ki, bu sıcak ağustos gününde gömleğim su gibi olmuş...Hemen alelacele bir duş alıp giyiniyor ve çayı koyuyorum ocağa...Çabucak dönüyorum masaya...
"Hal hatırlar soruluyor, geçen yıllardsa yaşananlar canlandırılıyor, acı ve tatlı anıları özetle ve kabaca günümüz terazisine koyuyoruz..."Benim üzerimde emeğiniz çoktur hocam, yolumu görmemi, dünyayayı algılama biçimini siz öğrettiniz bana...müsadenizle elinizi öpeyim" diyor Olcay...Ardından sevimli, saygılı eşi Hakan ardından çocuklar elimi öpüyorlar. Tanrı'm, ne gururdur bu...Bir ara, "yahu ben görevimi yaptım galiba öğetmen iken" deme kibrine kapılacaktım neredeyse...
Eh, hemen mutfağımda becerikli bir kadın haline dönüşüveren Olcay, fırında yapılmış güzelim biber dolmalarını ve koca bir tepsi tatlıyı tezgaha yerleştirip çayı servise başlıyor, ben konu mankeni oluyorum sanki ağırlamam gereken misafirlerimin yanında...Bu benim benliğime, eşsiz bir gurur, biraz tembellikle karışık sakinlik ve güven duyguları dolduruyor...
Oradan buradan konuşuyoruz...Her fırsatta" hocam bir telefon kadar yakınız" sözleri beni onurlandırıyor....
Zaman su gibi akıp geçiyor, çaylarımızı içiyoruz. Bir ara Hakan evde azalan içme suyumu.farkederek,  Kozbeyli'deki köy çeşmesinden bana su doldurup dönüyor...Eh bir haftalık yiyeceğim, suyum da hazır...Ve milli eğitimin zaman zaman yalakalık yapan öğretmenlere verdiği kağıttan yapılma takdirnamelenin,yetiştirdiğim "insan" lar tarafından düzenlenmiş, yürekle imzalanmış en gerçeği, hiç bir zaman  unutulamayacak bir anı olarak öğrencim, eşi ve çocukları tarafından göğsüme iliştiriliyor sanki...
Ayrılık zamanı gelip çattığında, Olcay" hocam her zaman her durumda yanınızdayız, bunu sakın unutmayın" diyerek bana sarılıyor, Hakan da,çok sıcak kanlı bir delikanlı, "ne iyi etmiş de evlenmişsiniz birbirinizle" diyorum onlara...Birbirlerini çok secdikleri, ışıldayan gözlerinden belli her ikisinin de...
Eller sallanıyor, tebessüm eden yüzlerdeki, gözlerde belki de donuveren göz pınarları, bu vefa örneği eşsiz buluşmayı  noktalıyor...Tekerlekler dönüyor, güzel insanlar arka sokağın köşesinden gözden kayboluyorlar...
Ve ben "Hoca" yine yalnız bir geceye, hazırlınmaya başlıyorum...Ama içimden bir ses bu gece rahat uyuyacağımı söylüyor...Öyle de oluyor..
.Binlerce teşekkür Olcay, sizlere de sevgili öğrencilerim...Bana görevimi yapabillmenin huzurunu verdiniz, hem sizlere, hem memleketime karşı...Tüm olumsuzluklara karşın hem de... Arayabilenleriniz, arayamayanlarınız, gelenleriniz, gelebilenleriniz, gelemeyenleriniz de sağolun var olun..Hocanızın kapısının daima sizlere açık olduğunu unutmayın...
Belki ders bile vardır azcık; Sokrates'in kulakları çınlar mı acaba? :-) .Merak etmeyin, bu defa, öğretmen sizsiniz artık, sizlerden öğreneceklerim vardır...Benden yana, yazılı yoklama yok artık! :-)...

Minik Adasu ve Levent faaliyette :-), arkada çok sevdikleri tavuklarım...

"Taze biberlerinden İzmir'in" - Fırında biber dolması, Olcay'ın ellerinden.

Hiç yorum yok: