Sayfalar

6 Ağustos 2011 Cumartesi

"Sen de herkes gibi" - değilsin...Utandım.

BANKANIN ÖNÜ...























==============================================

Değilmişsin O tanıdığım sevgili,
O sen değilmişsin,

Aşkını inkar eden olsaydın,
Beş saniyeye sıkışıp kalan kaçak bir göz atmayla,
-Ki bakmamış, sayacak elbette-,
Gözlerime değen
trendeki o kadın olsaydın...

Nankör ve yavaşşça öldüren bir zehri,
Atardamarıma her gün,
Gizli, ustaca ve sessiz
Zerkeden bir melek bari olmasaydın...

Yalnızca ölüler mi ölür?acaba
Ölüleri diriltmeye uğraşırken,
Bir yandan, canlılar da ölür be!.
Hatta öldürülür bile de.
Savcı ve hakim kara bir cellat olup;
Yargılamasaydı, gizlice ceza vermeseydi ölümle
Hem de suçu sevgi yazan levhasında,
Son arzusunu sormadan;
Aşkı ile birlikte bir de...
Senle birlikte...

O ki,
Ömrümüm en son deminde,
bahçemde açan son kızıl lale,
bakmaya doyamadığım tablo,
Dinlemeye doyamadığım nağme,
Dokunamadığım heykel;
Koklayamadığım gül;
Bölüşemediğim ekmek,
Aşk yolumun son durağı,
Aşk kadehimin son şarabı...
Olmasaydı...

Yokluğunu yüreğimde yıllarca,
Arsız bir bebek gibi büyüttüm.
Acılarımın ateşten seli,
gözlerimin hüzünden sarı yapraklar taşıyan çoskun nehri
Karışamadı ne gözlerinin ne  yüreğinin okyanuslarına  ...
Taş sessizliğindeki sözlerin,
Ve belirsiz, uğursuz soğuk bir şok,
donduruverdi senin ellerinde onları,

Sessizce, kimse görmeden;
faili meçhul, kimseler bilmeden
işlenmeliydi bu cinayet,
Kimsesiz bir yargılamayla;
İhtimalde vermemeliydi buna kimse;
Savunmalar zapta alınmamalıydı...

Ve hak eden maktülü ben ..

Bir hırsız gibi, çaldığın bu gönlü de,
herkesten gizlice, yüreğinden bile sessiz,
Taşıyıp ne olduğu belirsiz,
Demirden prensip kayıklarınla
Kolayca salıverdin benim denizlerime...
içindeki senle birlikte yazık...

Ne başladığında,
Ne de sonra, azalan farkta bir sevgide
Bu zanlı adam,
İşledi artırarak suçunu,
Kurduğun oyununa kanarak her zaman
Daha fazla koyulaştırıp çizgiyi hem de,

Ah O güzel çocuk, çocuklarımız,
Uzun boylu, kara yağız
Biri Barış, biri Deniz mi?
Duyarlar sevginin tınısını onlar  taa içlerinde...
Göklerde bir yerlerde;
Hatta benimkini bile.
Ölüme giderlerken değişik yollardan;
Biri Bodrum asfaltında, ezilmiş arabayla,
Biri devrim yolunda, darağacıyla...

Ve Nazım'ın kadınları gibi...
Bağrına basarken onları, severken can-ı yürekten;
Terk eden bir kadın olacaktı onu da
Her zaman görülen sıklıkla; bu dünyada
Sahte ve yalanlı, belki insani,
Umursamaz, inkarcı aşkıyla
İnandırırken ismi yok kadın, güzelim şairi,
Uğraştı yıkmaya Mavi gözlü devi yazık!

Söyledi sonunda söyleyeceğini,
Yazdı o koca erkek yüreği ile;
Adsız kadının yüreğinden dökülmedi o dizeler...
Nazım bu, Nazım...
Memleket adamı Nazım,
İnsan Nazım, ama erkek Nazım
Seven bir kadına;
Sevdiği bir kadına;
Asla söylemedi ne duyarsız cümle,
Ne de aşksız bir kelime!

Bu umursamaz, ağır görünen sözler elbet,
Onun neler yaşadığını bilmeden,
Yaşadığını görmeden,
Acıların denizinde,
Boğulan O Dev'in dev aklını hesab edemeden,
Gönlünün çalınıp kenara atıldığına aldırmadan,
Ulu orta açıklanamaz hemen.

Bırakılırsa köşede
Yalnız başına, terkedilmiş bir taş gibi ağır,
Daha fazlasını haykıramazdı Şair, vakur...
Bir sitem, aslında bu, sevginin seslenişi
Böyle gururlu, bir dürüst gidişi,
Düşünenler bulup, anlayabilsin ...
 "Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin"...

İnsan kaybedebilir, parasını, pulunu,
Herşeyini; de...Dünya kadar sevdiğini
Kaybedebilir, terkedilebilir,
ama sebepli, ama dürüstçe;
Namusluca gömer insan onu kuru bir lalenin gölgesine,
Anar geçmişi, bir tatlı hülya ile...

Fakat unutmaz asla
Sırtından vurulduğunda;
arkasına uzatınca ellerine
Bulaşan kanı görürse dehşetle her gün;
Ve, parmak uçlarından damlarsa
Yüreğine tekrar,tekrar yıllarca...

Sana kin değil, küsmek de değil duyduğum;
Bunları haketmek gerek...
Keşke öyle olsaydı; nedendir bunu da anlamak gerek...
Duyduğum, sadece bana duyduğunun yarısı belki...
Değilsin bile üstelik,sen de herkes gibi
Bir rüyada var olup, sabah yok olmuş bir hayal, öylesine...
yapayalnız ve büzülmüş köşesinde..
Ya da heykelleşmiş, bir ceset Pompei'de...

Bunu dümdüz yaşanmışlıklar hanesinde tutan muhaseben;
Gün gelir denetlenir,
Yanılmaz müfettişleri vicdanın...

Hiçe sayılan sevgiler,
Faili meçhulü yazan defterler,
Dökülünce ortaya bir bir,
Bu defa Tanrı'nın denetçileri, bil ki devrededir.
Demir bir pençe gibi;
alır elinden senin de sevdiklerini...
İşte o zaman açılır defter-i kebir...

Bu hesap böyle tutar,
Eden bulur yaptığını, elbet böyle yazılır bu mizan...

Utandım sadece sevgimden...
Ve aşkından da, kötüsü aşktan utandım...
Trendeki kadının gözlerinden,
Yalan diyemem, en çok senden utandım...
Seviyorum diyen dudaklarından;
Bana koşan ayaklarından,
Gözlerime bakan gözlerinden utandım...

Sana söylediklerimden, yazdıklarımdan,
Eğrilerimden, doğrularımdan,
Yüreğimin sızılarından,
yazacaklarımdan utandım,
Doğruluğuna and içtiğim kelimelerimin,
Yalan diye sırtıma yapıştırlmasından,
Etiketlenmenin gurursuzluğundan utandım...
Ardımdan mermi bile sıkmadan;
Öldüren sözlerinden utandım...
herkes gibi bile olamadığından utandım...
Ve tabi utandım Nazım'ın dizelerini sana okurken,
 "Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin"...

Yavuz Peker





Hiç yorum yok: